Yalnızca polisiye edebiyat özelinde değil tüm edebiyat tarihinin en önemli karakterlerinden Sherlock Holmes, aradan geçen zamana rağmen ilgiyle okunuyor, izleniyor. Kendi zamanında da yazarını aşan bir karakter olan Sherlock Holmes‘ün çoğu zaman gölgesinde kalan yazarı Sir Arthur Conan Doyle, daha çok maddi bir yere konumlandırdığı dedektifini üniversitedeki hocasından ilhamla yarattıysa da çok yönlü biri olması sayesinde onu derinleştirmeyi başarabildi. Sherlock Holmes’ün yaratıcısı Arthur Conan Doyle, yazmak isteyenler için tavsiyeler arayanlara üç altın yazma tavsiyesi sunuyor.
Nicole Bianchi‘nin 1924 tarihli The Strand Magazine‘de Arthur Conan Doyle imzasıyla yayımlanan Kitaplarımı Nasıl Yazarım? başlıklı yazıdan derlediği bu üç önemli ipucunu 3K Atölye okurlarına aktarmak istedik.
Gerçekliği Unutun, Dramatik Etkiye Odaklanın
Konumuz, türümüz ne olursa olsun öykü yazmak veya roman yazmak için çalışmaya başladığımızda çoğu zaman her şeyi mutlaka gerçek dünyada olduğu gibi, gerçek hayatın kurallarına bağlı kalarak yazmak zorunda olduğumuzu düşünür, endişeleniriz.
Elbette tekrar okumalarda ve editörlük aşamasında, gerçek dünyanın kuralları üzerine kurulan bölümleri bu açıdan kontrol altına almakta fayda var ama Sherlock Holmes’ün yaratıcı Arthur Conan Doyle buna pek takılmıyor. Bunun yerine okuru ele geçirmek için dramatik etkiyi yaratmak ve yazarın, o hikâyeye özel olarak çizdiği çerçevenin kurallarına sadık kalmak gerektiğini söylüyor:
Kısa hikâyelerde dramatik etkiyi yaratabildiğiniz sürece ayrıntıların doğruluğunun çok az önemi var gibi gelmiştir bana hep. Bunun için asla çabalamadım ve sonuç olarak bazı kötü hatalar da yaptım. Okurlarımı elimde tutabiliyorsam ne önemi var ki? Kendi koşullarımı kendim koyabileceğimi iddia ediyorum ve bunu yerine getiriyorum. Hikâyenin hayal ürünü olduğu açıkça belli olduğunda bu beni rahatsız etmiyor.
Yazmak İçin Araştırma Yapmak
İlk iki kuralın birbirini tamamlaması aslında çok önemli. Bu sayede Arthur Conan Doyle, ilk kuralı yanlış anlayabilecek ve hikâyesini hiçbir kurala sadık kalmadan oluşturma hatasına düşecek olan yazar adaylarını ikinci kuralla uyarıyor: Gerçek hayattan, gerçek tarihten bahsediyorsanız, araştırmanızı iyi yapmanız gerekir.
Tarihin söz konusu olduğu yerde ise bu durum tam tersidir. Yazar, kısa bir öyküde bile tarih konusunda gerçekçi olmalıdır. Örneğin Tuğgeneral Gerard hikâyelerinde üniformaların tasviri bile gerçek tarihteki gibidir. Napolyon’un askerî kayıtlarından oluşan yirmi kitap, bu hikâyelerin temelini oluşturuyor. Bu kural, uzun bir tarihî roman için çok daha fazla geçerlidir. Çağın doğru bir resmi olmadığı sürece hikâyeniz bir çocuğun macera kitabı haline gelir.
Sherlock Holmes’ün Yazarı Arthur Conan Doyle Nasıl Araştırma Yapıyordu?
Kitap yazmak istediğimizde bu ister kısa bir hikâye ister uzun bir roman olsun, ister kurmaca ister araştırma kitabı olsun, konumuzu, hikâyemizin geçtiği zamanları, dönemleri, coğrafyaları bilmemiz gerekiyor. Peki Sherlock Holmes gibi bir karakteri yaratan Arthur Conan Doyle nasıl araştırma yapıyordu?
Sir Nigel veya Mülteciler gibi kitapları yazmaya başlamadan önceki sistemim, olayların geçtiği dönemle ilgili ulaşabildiğim her şeyi okumak ve öne çıkan her şeyi not defterlerine aktarmaktı. Toparladığım bu materyali çeşitli karakter tiplerine göre bölerek çapraz bir biçimde indekslerdim sonra. Böylece Okçu’nun zanaatında, konuşmasında atmosfer yaratmak için tüm okçuluk bilgisini ve bir okçunun kullanabileceği sözleri, nerelerde, hangi savaşlarda bulunmuş olabileceği gibi şeyleri yazabilirdim.
Başarılı Bir Yazar Olmak İçin…
Arthur Conan Doyle, son olarak başarılı bir yazar olmak için sırrını açıklıyor: Güçlü bir çalışma ahlakı. Yani her fırsatta bahsettiğimiz yazma disiplini:
Çalışma süreme gelince; çalıştığım bir kitaba ilgim yüksekse, öğleden sonra bir veya iki saat yürüyüş veya dinlenme sayesinde tüm gün çalışmaya hazırımdır. Haftada iki kez kırk bin kelimelik kitapçıklar yazmışlığım var, ancak her defasında, tüm itici gücün en iyisi olan yakıcı bir öfke sayesinde çalışmaya devam edebildim.
Doyle ayrıca, sevdiğiniz bir proje üzerinde çalışırken yazma motivasyonunu bulmanın daha kolay olduğuna dikkat çekiyor:
Artık geçinmek için yazmak zorunda olmadığımdan beri yazarken parayı hiç düşünmedim. İş bittiğinde para kazanmak çok iyi hissettirir ve yazar para kazanmalıdır da. Ama parası iyi olduğu için bir sözleşmeyi asla kabul etmedim ve gerçekten de bir sözleşmeyi kabul ettiğim çok nadirdir. Beni harekete geçiren bir fikrim olana kadar beklemeyi tercih ederim ve yazma süreci iyi ilerleyene kadar temsilcime veya editörüme işle ilgili bilgi vermemeyi tercih ederim Bunun bir yazar için en iyi ve aynı zamanda en mutlu edici işleyiş olduğundan eminim.