Yaratıcı yazarlık konusu açıldıkça veya kendi derslerimde sıkça üzerinde durduğum bir nokta var: Bizde yaratıcı yazarlık, ithal ettiğimiz ve tam anlamıyla dönüştürüp kurumlaştıramadığımız birçok şey gibi eksik bir alan henüz. Yaratıcı yazarlık (veya yaratıcı yazı/yazım, yazma uğraşı, vs…) kurgu veya edebi metinler yazmakla sınırlı bir disiplin gibi algılanıyor ve küçüklü büyüklü atölyelerin hemen hepsinde çoğunlukla kurguya yönelik genelgeçer içerikler sunuluyor katılımcılara.
Roman, öykü, şiir yazmak, yazma uğraşının belki büyük dilimini oluştursa da editörlüğün, yayıncılığın, yazarlığın ve hatta okurluğun kurumlaşabildiği ülkelerde yazma uğraşının kapsamı bu kadar dar algılanmıyor. Yaratıcı Yazarlık okulları ve atölyeleri de mümkün mertebe kurgu yazmakla kısıtlamıyor programlarını. Sözgelimi; bir iş e-postası yazmaktan bir rapor hazırlamaya, basit bir ödev yazmaktan kapsamlı bir tez hazırlamaya, gazetecilik/editörlük nevinden iş kollarında üretilecek içeriklerden köşe yazarlığına ve hatta blogger’lığa kadar, yazmaya dair bütün iş ve uğraşlar yaratıcı yazarlık alanına dahil ediliyor ki olması gereken de bu…
Dolayısıyla yaratıcı yazarlık kitapları da Türkçede yazılan örneklerin aksine daha kapsamlı bir yaklaşımla kaleme alınıyor. İşte, Metropolis Yayıncılık tarafından Banu Karakaş çevirisiyle Türkçeye kazandırılan Roy Peter Clark imzalı “Yazma Uğraşı” da bu kapsayıcı bakış açısıyla kaleme alınmış bir kitap. Kitabın alt ismi de içeriğini gayet güzel açıklıyor: “Eli kalem tutan herkesin karşılaştığı 21 soruna 210 çözüm önerisi”
Roy Peter Clark, editörlük mesleğinin profesyonellerinden. Farklı basın-yayın kuruluşlarında uzun yıllardır çalışıp üretmekle birlikte yazma eğitimi de veriyor. Kitaptaki biyografisini aynen aktarıyorum:
Roy Peter Clark, gazetecilik alanında dünyanın en önemli eğitim ve araştırma kurumlarından Poynter Institute for Media Studies’de (Florida, ABD) otuz yıla yakın bir süredir yazarlık ve gazetecilik dersleri vermektedir. Doktorasını Stony Brook Üniversitesi’nde (New York, ABD) ortaçağ edebiyatı alanında tamamlayan Clark, 1977 yılında muhabir olarak başladığı gazetecilik kariyerini editör ve eğitmen olarak sürdürmüştür. ABD’nin önde gelen yazar koçları arasında gösterilen ve Ulusal Yazar Atölyesi’nin kurucularından biri olan Clark’ın yazarlık, gazetecilik, dil ve editörlük konularında yayınlanmış ondan fazla kitabı bulunmaktadır.
Moda deyimle butik bir yayınevi olan Metropolis Yayıncılık’ın Onur Öztürk editörlüğüyle yayına hazırladığı “Yazma Uğraşı“, bir lise öğrencisinden akademisyene, staj yapan bir muhabirden yıllanmış bir gazeteciye, nasıl daha iyi ve disiplinli yazarımın yanıtını arayan yazarlara kadar, adı üzerinde “eli kalem tutan” herkese hitap ediyor.
Amerikan tarzı derleyici toplayıcılı yaklaşımla, dağınık bilgiler veya bölümler yerine “21 soruna 210 çözüm” sunan Roy Peter Clark; bir metin hazırlarken “Yola Çıkış” aşamasından başlayarak “Organize Olma, Odak Noktası Bulma, Dili Tutturma, Taslak Metin, Durum Değerlendirmesi, İyileştirme” aşamalarının her birini tecrübenin getirdiği çözümler ve samimi, kolay anlaşılır bir dille anlattıktan sonra “Umudu Yitirmemek” bölümüyle bitiriyor. Umberto Eco’nun “Yazmak da edebiyat da hamallık,” sözünden hareketle böyle bir son bölümle bitirmek de kitabın amacına yaraşır olmuş.
Elbette yazarın samimi ve basit dilinden bahsederken rahat, anlaşılır bir çeviriye imza atan Banu Karakaş’ı da tebrik etmek gerek.
Yazma Uğraşı Ağırlıkla Bir Dış Yapı Kitabı
Başta belirttiğim bir noktayı biraz daha detaylandırayım: Yazarlık kitaplarının birçoğu, iç yapıyla ilgili ipuçları verir -hatta bazıları haddini aşıp gizli formüller verir gibi de davranır. Nedir iç yapı? Yazının neyden, nasıl bahsetmesi gerektiğini, unsurları birbirleriyle bağlama/çatıştırma ipuçlarını, statik bir içerikten nasıl kurtulunacağını anlatır. Birçoğu da “Kurgunun Temel Unsurları” denilen “Karakter, Olay Örgüsü, Kurgu, Çatışma, Mekan, Zaman, Anlatıcı – Bakış Açısı, Anlatım Biçimleri“ni anlatır sadece. Kimi kitaplarda bu unsurları başlık başlık değil de havalı başka isimlerle görürüz ama genellikle böyledir. Birçok atölye de ders içeriklerini sadece bunlarla sınırlandırıp yazma sürecine dair pek ipucu vermezler -belki kendileri bile bilmez hatta, tartışmaya açık…
Roy Peter Clark’ın Yazma Uğraşı ise daha çok bir dış yapı kitabı. Yani neyi yazacağınızdan çok nasıl yazacağınızla ilgileniyor. Bir fotoğrafçı nasıl her şeyi bir kadraj olarak görüyorsa, bir yazarın da her şeyi yazı olarak nasıl görebileceğini anlatıyor. Yazma sürecini sadece parmakların klavyeye veya kalemin kağıda değme aşamasıyla sınırlandırmıyor; disiplinli, düzenli, gününü/haftasını/hayatını daha verimli bir şekilde kullanmanın ipuçlarını veriyor yazarlara. (Sadece yazarlara değil tabii; öğrencilere, editörlere, gazetecilere, yazıyla iletişim kuran ve çalışan herkese…)
Eylemsizliğin, ilham beklemenin, yazının başına geçmeden ne yazacağına karar vermeye çalışmanın handikaplarına eğiliyor ve bunları ortadan kaldırmanın yollarını anlatıyor bir başka deyişle…
Sadece ilham gerektiği sanılan türlerde de değil; sözgelimi bir kitabı, albümü, filmi, diziyi, kişiyi, olayı; özetle bir konuyu incelemenin, araştırmanın, eleştirmenin basamakları da kitaba dahil. Alan taraması yapmak, bir olayın veya olgunun öncesini, şimdisini araştırmak ve bu verileri objektif bir şekilde, kendi üslubunu, özgün sesini de katarak yazıya dökmek gibi aşamalar da Roy Peter Clark’ın konularından…
Kitabı benzerlerinden ayıran özelliklerine odaklanırken benzeri kitaplarda bahsedilen konulara da özgün bir söylemle eğildiğini gözden kaçırmamak gerek. Yani “Ben öykü yazarıyım,” veya “Roman yazmak istiyorum ben,” diyenler, buraya kadar bahsettiğimiz şeyleri dikkate alıp mekanik bir kitapla karşı karşıya olduğumuzu düşünmesin.
Yazma sürecinde tıkandığınız anlarda, kağıdın-kalemin başına geçmenize engel olacak kadar kuruduğunuz, ümitsizliğe düştüğünüz anlarda, sorunun o kadar da duygusal, ilahi kaynaklı olmadığını çok net ve cesaret veren ifadelerle anlatan kitap, başta söylediğim gibi, kurgu ve kurgu dışı bütün türlerde kalem oynatanlar için de bir rehber niteliğinde.
Sözü bitirirken bu “rehber” niteliğine tekrar vurgu yapmak isterim. Okuyup da rafa kaldıracağınız bir kitap değil; aksine, hep başucunuzda tutmak isteyeceğiniz, hatta bu emeğin bir karşılığı olarak ilgili eğitimlerin verildiği bütün bölümlerde, okullarda, atölyelerde, işyerlerinde bulunmasını hiç düşünmeden önerebileceğim bir kitap.
Sadece edebiyat ve yazı değil başka tematik konularda da az ama öz yayıncılık yapan Metropolis Yayıncılık’la tanışmamı sağladığı için ayrıca içten içe minnettarım bu kitaba. Yayınevinin diğer kitaplarını BURADAN görebilirsiniz.
Yukarıda bahsettiğim noktalara daha somut açıklamalar getirmesi için kitaptan birkaç parça ve ara başlığı derleyerek bitiriyorum. Güzide memleketimizde halen “Yazar kimdir, kime yazar denir kime denmez?” gibi üçüncü dünya tartışmaları süredursun, bir an önce işin başına geçmek isteyenler için tavsiyemdir.
[su_divider top=”no” style=”double”]
“…Fakat eylemsizlik, aynı zamanda halinde olan bir nesnenin dışarıdan bir güç tarafından yavaşlatılmadığı ya da durdurulmadığı müddetçe hareket halinde olmaya devam edeceği anlamına da gelir. Konuyu yazma faaliyetinde düşünerek, bu birinci türe ‘kötü eylemsizlik’ diyorum; çünkü harekete geçmeyen, durağan yazarların durumunu anlatıyor. Diğeri ise ‘iyi eylemsizlik’, çünkü bir defa başladınız mı gerisini getirebiliyorsunuz. Yazmama halinin doğuracağı tek sonuç, boş bir sayfa olacaktır. Fakat ucunda yazmaya başlarsanız gerisi gelir. Bir yerinden başlamak için şart olan keşif faaliyeti zamanda bir yaşam biçimine dönüşür.” (Sf.18)
“Konusuna aşina olmadığınız bir kitap okuyun.
Uykusuzluk sorununuz bu konuda işinize yarayabilir; benim işime yaradığı oldu zira.” (Sf.24)
“Yazmak zorunda olduğunuz bir yazıyı kendi hikâyeniz haline getirmeyi öğrenin.
Kendinize ait fikirlerden yola çıkarak geliştirdiğiniz hikâyeler, görev olarak önünüze konan hikâyeler kadar, hatta onlardan daha iyi olabilir. (…)” (Sf.32)
“Dışarıda bırakabileceğiniz şeyler bir kenarda yığılmaya başlayana dek hikâye üzerinde çalışmaya devam edin.
Çalışmanızı bir huni şeklinde düşünmek size yardımcı olabilir. Huninin tepesi geniştir, hikâye için topladığınız her şeyi buradan içeri boşaltırsınız. Fakay huninin şekli daralıp bir boru halini aldıkça yazar daha seçici olmalı, bazı şeyleri gözünü kırpmadan dışarıda bırakabilir hale gelmelidir.” (Sf.45)
“İhtiyacınız olduğunu düşündüğünüz miktarın birkaç katı malzeme elde edene dek avcı-toplayıcılığa devam edin.
Usta yazarlar, gerekenden çok daha fazla miktarda malzeme biriktirirler. Fakat onları usta kılan şey toplama azmi değil, topladıkları yığından en iyi materyali seçme kabiliyetidir.” (Sf.49)
“Aralıksız on dakika boyunca yazabildiğiniz kadar hızlı yazın.
Akademisyen ve yazı hocası Peter Elbow, serbest yazım etodunu ilk ortaya atanlardan biri. Büyük ses getiren eseri Writing Without Teachers’da, önce anlamlı bir şey düşünmemiz, ardından bunu dile getirecek sözcükleri bulmamız gerektiği fikrine dayanan geleneksel modelin tam tersini savunuyor. Elbow’a göre, daha ilk denemede kusursuz bir giriş bölümü arzusuna kapılan veya bir taslak metni vaktinden önce kendi kendine redakte etmeye kalkan yazar, ‘başarısızlığı garanti edecek formülü bulmuş sayılır'”.(Sf.168)
[su_divider top=”no” style=”double”]
AYRICA BAKINIZ:
[su_button url=”https://atolye.kalemkahveklavye.com/2017/11/29/hep-kitap-yaratici-yazarlik-atolye-serisi-inceleme-koray-saridogan/” target=”blank” background=”#efc22d” color=”#000000″ icon=”icon: book”]Dümeni Yaratıcılığa Kıranlar ve Güvertedekiler: hep kitap’ın Atölye Serisi ve İki Kitap | Koray Sarıdoğan [/su_button]
[su_button url=”https://atolye.kalemkahveklavye.com/2017/11/06/yaratici-yazarlik-ile-ilgilenenlerin-okumasi-gereken-turkce-kitaplar-i/” target=”blank” background=”#efc22d” color=”#000000″ icon=”icon: book”]Yaratıcı Yazarlık ile İlgilenenlerin Okuması Önerilen Türkçe Kitaplar – I | Koray Sarıdoğan[/su_button]
[…] Yazının Devamı İçin Tıklayın […]